Yetişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Öfke Sorunu
• DEHB'si olan yetişkinleri öfkelenmeye karşı savunmasız kılan birçok faktör vardır.
• DEHB'si olan yetişkinler, bu tür semptomları olmayanlara göre daha fazla öfke uyandırma eğilimindedir.
• DEHB belirtileri yüksek olanların duygusal düzenlemede eksiklikleri olma olasılığı daha yüksektir.
• DEHB semptomatolojisi yüksek olan yetişkinler, sosyal algıda daha büyük zorluklar yaşarlar.
• Öfkeye eğilimli yetişkinlerle çalışırken DEHB'nin olası katkısını belirlemek için ayrıntılı bir araştırma şarttır.
Yetişkin katılımcının katıldığı bir araştırmaya göre, yetişkinlerde dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) yaygınlığı 2007 ile 2016 arasında yüzde 123 artmıştır. Genel olarak, diğer psikiyatrik tanıların varlığının, yetişkin DEHB tanısı olasılığı ile yüksek oranda ilişkili olduğu bulunmuştur.
Yetişkinlerde DEHB tanısı, dikkatsizlik, odaklanma eksikliği, kötü zaman yönetimi, zayıf dürtü kontrolü, abartılı duygular, hiperfokus, hiperaktivite ve yönetici işlev bozukluğu; semptomlar 12 yaşından önce ortaya çıkmış olmalıdır (DSM, 2013). Bu tür bir işlev bozukluğu, düşünceleri ve faaliyetleri organize eden, görevleri önceliklendiren, zamanı verimli bir şekilde yöneten ve karar vermede aktif olan bilişsel işlemede bir zayıflık anlamına gelir.
Kapsamlı araştırmalar, DEHB'si olan yetişkinlerin öfke uyandırma eğilimi yaşama eğiliminde olduklarını göstermektedir. Bu tür araştırmalar, bu eğilime katkıda bulunabilecek faktörlerin karmaşık bir etkileşimini tanımlamıştır.
Yetişkin DEHB ve Öfke Eğilimi
DEHB'si olan yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada, yüzde 70'i duygusal değişkenlik yaşadığını belirtmiştir. DEHB'si olan yetişkinlerde de anksiyete bozukluğu prevalansının daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Durum böyle olunca daha yüksek düzeyde öfke yaşarlar. Romantik ilişkilerle ilgili olarak, çocukluk çağında DEHB bildiren 125 erkek üzerinde yapılan bir araştırma, DEHB'si olmayanlara göre partnerlerine karşı sözel olarak saldırgan ve şiddetli olmaya daha yatkın olduklarını bulmuştur.
Daha şiddetli DEHB belirtileri olan üniversite öğrencilerinin daha fazla tahrik edici öfke yaşadıkları ve bunu daha düşmanca ve agresif şekillerde sergiledikleri bulunmuştur. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan başka bir araştırma, daha yüksek düzeyde DEHB belirtilerine sahip olmanın, daha yüksek düzeyde ve sürekli öfke ve artan sosyal bozulma ile ilişkili olduğunu bulmuştur.
Çocukken DEHB semptomlarına sahip olmak, yetişkin olarak öfke derecesini etkileyebilirken, bu tür semptomların yüksek derecesine sahip olmanın yetişkin öfkesi ile daha fazla ilişkili olabileceği görülmektedir. Bu, bir yetişkin olarak yüksek DEHB semptomlarına sahip olanların daha yüksek oranda yakın partner şiddetine maruz kaldığını bildiren bir çalışma ile desteklenmiştir.
DEHB'li bireylerin de öfkelerini içe yönlendirme eğiliminde olabileceği unutulmamalıdır. DEHB özellikleri yüksek olanların, DEHB'si olmayanlara göre önemli ölçüde daha düşük öz-şefkat ve daha yüksek algılanan eleştiri gösterdiği bulunmuştur.
Mükemmeliyetçilik genellikle altta yatan utanç duygularıyla başa çıkmak için bir savunma stratejisi olarak açıklanır. Bu mükemmeliyetçilik, özeleştiri yapma çabukluğunu ve benzer şekilde, bu tür duyguları tetikleyebilecek yeni durumlara girmekten kaçınmayı içerir. DEHB'si olanlar en sık mükemmeliyetçilik bildirilmiştir.
DEHB ile öfkeyle uyarılma eğilimi arasında bir ilişkiye yol açan belirli değişkenleri belirlemeye çalışan çok sayıda araştırma vardır. Duygusal öz-düzenleme, bu tür araştırmaların ana hedefi olmuştur.
Duygusal Öz Düzenlemede Eksiklik
Araştırmalar, DEHB'si olan bireylerin duygusal öz düzenlemede (DESR) çoğu yetişkinde yaygın olandan daha büyük bir eksiklik olduğunu kanıtladığını bulmuştur. Ek olarak, öz düzenlemedeki bu tür zorluklar, düşük DESR'ye sahip olanlara göre daha yüksek düzeyde psikopatoloji ile de ilişkilidir.
Duygularını düzenleme kapasitesi düşük olan bireylerin, öfkeyi tetikleyen korku, endişe, değersizleştirme, utanç, depresyon ve güçsüzlük gibi olumsuz duygulara yanıt vermek yerine tepki verme olasılığı daha yüksektir. Duygusal düzenlemedeki zorluklar, bu duygulara dürtüsel olarak tepki vermek yerine duraklama, birlikte oturma ve bunlar üzerinde derinlemesine düşünme kapasitesinin azaldığını gösterir.
Böyle bir yansıma, yıkıcı öfke yerine sağlıklı bir öfke pratiği için gereklidir. Hatta bazı araştırmalar, DEHB'li yetişkinlerin kendi duygularını kabul etmekte zorlandıklarını ve bu nedenle duygusal kaçınmaya yol açtığını bildirmektedir. Öfke genellikle onu tetikleyen olumsuz duyguların deneyiminden kaçınmanın bir sonucudur.
Gerçekte, yetişkin DEHB ile ilişkili semptomlar hem dürtüselliği hem de rasyonel zihnin duygusal zihin üzerindeki kontrolünün azalmasını içerir. O halde, "dürtüsellik", "kontrolü kaybetme" ve "otoriteyle sorun" gibi çocukluk davranış derecelendirmelerinin yetişkin DEHB'sini güçlü bir şekilde öngördüğünün bulunması anlaşılabilir bir durumdur.
DEHB'li bireyler için olumsuz deneyimlerin birikmesi, azalan benlik saygısına, öz yeterliliğe ve başa çıkma direncine yol açar. O zaman öfkelerini özeleştiri biçiminde içe yönlendirmeleri anlaşılır, bu da yalnızca utanç ve sinirlilik duygularını yoğunlaştırır. Bu tür eleştiriler, DEHB'si olanların yaşadığı daha düşük öz-şefkatle de ilişkilendirilir.
Meydan Okumaların Sosyal Algıya Etkisi
Bazı araştırmalar, DEHB'si olanların bazı bilişsel ve duygusal zorluklarının altında yatan sosyal algıdaki zorlukları vurgulamaktadır. Örneğin, DEHB'si olan bireyler genellikle yüz ifadelerindeki duyguları tanımakta güçlük çekerler. Üzüntü, tiksinti veya öfke gibi duyguları ayırt etmeye çalışırken daha fazla zamana ihtiyaç duydukları ve daha fazla hata yaptıkları bulunmuştur.
Bir çalışma, DEHB olan çocuklarda dikkat eksikliği ile öfkeyi tanımlama güçlüğü arasında bir ilişki bulmuştur. Ek olarak, çeşitli araştırmalar, DEHB'si olan yetişkinlerin diğer insanların inançlarını veya arzularını anlamada eksiklikleri olduğunu bulmuştur.
Başkalarının duygularını ayırt etmedeki zorluklar ve kişinin kendi duygularına dikkat etmemesi, genellikle yanlış algılamaya, reddedilmeye ve sosyal etkileşimlerde sinirlilik ve hayal kırıklığının daha da şiddetlenmesine katkıda bulunur. Bu, DEHB semptomatolojisi yüksek olan ve bu tür semptomlarda düşük olanlara göre daha yüksek sosyal bozulmaya ve daha yüksek durumlu ve sürekli öfke seviyelerine sahip olan üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışma ile desteklenmiştir.
Yetişkinlerde DEHB, öfke uyandırmaya yatkınlığa yol açabileceğinden, dikkatli bir değerlendirmede bu tanının bu tür bir öfkeye katkı olarak düşünülmesi zorunludur. Erken teşhis, bu bozukluğun duygusal, sosyal ve bilişsel etkisinin neden olduğu acıyı azaltmaya yardımcı olabilir.
İyi haber şu ki, farmakoloji, bilişsel davranış terapisi ve farkındalık programlarının bu bozukluğun tedavisinde fayda sağladığı bulunmuştur.